Sunday, November 18, 2007

Kılavuzum Engin Ardıç

Biliyorum yazıyı okuduktan sonra "burnun da boktan çıkmaz işte o zaman" diyeceksiniz. Olsun, ben yazayım da siz o tadına doyulmaz espriyi yapınız, mahsuru yok.

Efendim, 24 yaş çok değil sanırsam fakat ben bile çoğu beyin tutulmasının farkına varabiliyorum. Beyin tutulması nasıl mı anlaşılır? Herhangi bir konu hakkında bir gazetede tek bir sıfat görüyorsanız, anlayınız ki beyin tutulması var o gazetede. (Atıyorum) herhangi bir ülkede, herhangi birisi ya da birileri kırmızı mintanlarla dolaşıyor olsunlar, eğer o ülkenin gazetesinde "Domates renkli mintanlarına aldırmadan bilmemne yorumları yapan insanlar..." diye bir haber görürseniz, anlayın ki bu bir beyin tutulmasıdır. Maksat, o adamların düşüncelerini aktarmak değil, o düşüncelere paçavra muamelesi yapılmasını istemektir. Artık bu örneği günümüz Türkiye'sine varın siz uyarlayın.

Çok şükür deli olmadığımı geçen sene Engin Ardıç'ı okumaya başladığımda anladım. Çünkü düşündüklerimi bir bir, muntazam örneklerle yazıya döken birini keşfettim. Eğer siz de biraz okursanız aslında dünyanın "gerçek kötüler", "scooby-doo'lar" ve "ayı yogiler" olarak ayrılmadığını görebilirsiniz.

Malum, şu sıralar youtube, A.B.D. başkanlık seçimiyle çalkalanıyor. Öncelikle çoğu insanın anlayabileceği tarzda kategorize edeyim, sonradan belki öyle olmadığını falan söyleyen çıkabilir, olsun, normaldir.

- Scooby-doo'lar: Hillary Clinton
- Ayı Yogi'ler: Ron Paul (hem de cumhuriyetçi olmasına rağmen)
- Gerçek Kötüler: Barack "Hüseyin" Obama

Bütün adaylar seçim kampanyaları için para topluyorlar, yarış yarışa televizyon programlarına çıkıyorlar, savaşlar bitirip barışlar başlatıyorlar, dünyayı kurtarıyorlar, aklınıza ne gelirse hepsinde var, hepsi birer Rambo mübarek. Yazık olan ise demokratların, hatta özel olarak Hillary Clinton bacımızın seçimi kazanması dünyanın kurtuluşuymuş gibi gösteriliyor (bacım diyorum ki sonra aramızda bir şey olduğu sanılmasın, dünya ahiret bacımdır hemi de). Evet ambalaja bakarsanız dünya kurtuluyor ama bunu yapmayacaklarını, yapamayacaklarını kendileri de biliyor, Amerikan halkı da. En güçlü delili ne midir? Son dönemde Hillary bacım yine sosyal sağlık konusunu gündeme getirdi ve bir gecede lezbiyen oldu. Halbuki lezbiyen bir başkan ne kadar da yenilikçi olur değil mi? Vallahi burda olsa deskteklerim (gevrek gevrek gülüyorum da duyanım yok). Ne yazık ki bu yenilikçiliğin kendisi için hiç de içaçıcı olamayacağı açık.

Peki madem seçilen o kadar da önemli değil, neden bu uğraşlar? Engin Ardıç üstadın da dediği gibi "Ola ki Demokratlar bu [Irak'tan] çekilme işini ciddiye alırlar, ola ki seçimi kazanırlar, uygulamaya da kalkarlar diye de, Amerikan 'derin devleti' gereken önlemleri alıyor işte"[1]. Halen daha tam olarak neyin ne olduğunu anlayamıyorum bazen ama Engin hocam sağolsun çoğunu anlatıyor bana, bundan sonra da kendisi kılavuzumdur. Yazıyı yine aynı tarihli yazıdan bir alıntıyla bitireyim:

"Bir yandan İran savaşına, bir yandan da ham petrol varil fiyatının, öyle 100 dolar falan değil, 250 dolar olacağı berbat bir dünyaya şimdiden kendinizi hazırlayınız.

Bize göre hava hoş, biz yaşımızı başımızı aldık. Ey yükselen yeni nesil, endişem sizlersiniz."

[1]: Alıntı yaptığım yazının orijinali burada bulunmaktadır.

No comments: